Yeşil Senfoni

Symphony in Green

Ahmet Aydın Atmaca

15/11/2012 – 15/12/2012

ALAN İstanbul


Bir yapıt düşünün. Bu yapıt, yapıtın sanatçısının ve adının, yapıtın kendisinden daha fazla konuşulduğu ve bir müzayede şirketinde satıldığı bir üretim. İçeriğine dair konuşulanlar sadece şuraya buraya dağılmış birkaç söz öbeğinden ibarettir. Türk Resim Tarihi’nin dönüm noktası olması ise içeriğiyle değil de, “ilk defa böyle bir fiyata eser satılıyor” denilerek imlenerek meşru hale getirildi.

Bir üretim, sanat tarihinde tanımlanıp, kategorize edilip, dönemleştirildiği andan itibaren, bir hakikate dönüşse ve hatta bir milat olarak kodlansa dahi, canlılığını yitirmeye başlayacaktır. İşte bu, avangardın ve neo-avangardın kaçınmaya çalıştığı açık bir konumdu. Örneğin, 1950 sonlarında afişistlerin yırtılmış posterlerden yeni kolajlar üretme tekniği geliştirirken akıllarındaki, tanımlanan, kodlanan ve modernizmin sanatının tarihinin içinde konumlandırılan üretim biçimlerinden ayrılmaktı.

Senfoni daha doğarken bittiğinin farkında değildir, anlamsal bir karşıtı yoktur. Işığın gölgeye, sağın sola, iyinin kötüye ihtiyaç duyacağı çelişkilerin haricinde bir konumlanmadan bahsediyorum. Senfoni yanlış anlaşılan bir yöntemin, gerçek (?) temsili olarak kaydedilmiş gibi görünürken, aslında bir tür simülasyon gibi varolmayan imgelerin sayısal – ama burada değil – üretimi gibi resimlenmiştir. Fiyatı düşüktü, ama yükseldi. Ama sorunsallaştırılan bu değil ki!

Fırat Arapoğlu